TEMEL ATIŞ EĞİTİMİ ÇALIŞMALARI:

1. DURUŞ TEKNİĞİ

İsabetli bir atışın temel noktası doğru bir duruştur. Nasıl sağlam binalar sağlam temeller üzerine inşa ediliyorsa isabetli bir atışta ancak doğru bir duruşla gerçekleştirilebilir. Doğru bir duruşta vücudun en rahat ve dengeli olduğu durumdur. Denge kemik kas yapısı ve sinirlerle sağlanır. Vücut, birey farkında olmadan (genelde) en rahat hali tespit ettirir ve sinir sistemini buna göre uyarır. Kişi rahatsızlık verecek olan tek ayak üzerindeki duruşu tercih etmez. Çünkü yüklenilen ayak kas sis teminin belli bir noktadan sonra direnci azalır, kas yorulur. Atışın kişiye özel ve değişken bir unsuru olan duruş, atıcı tarafından kendi vücut yapısına en uygun şekilde uygulanmalıdır. Her ne kadar kişiye özel olsa da atıcının, insan vücut yapısından kaynaklanan ve duruşla ilgili olarak uyulması gereken temel kurallar vardır.

İnsanın iskelet sistemini oluşturan kemikler, pek çok birleşme noktasıyla birbirleri ile irtibatlıdır. Bu birleşme noktalan arasında kıkırdaklar mevcuttur. Mevcut kemik yapısı, kas grupları ve kasların uç noktalarına kadar ulaşan sinirler ile desteklenerek insan vücudu tamamlanmıştır. İnsan vücudu, kulak içinde bulunan iç sıvı ve omurilik sıvısı sayesinde dengeli bir şekilde ayakta durabilmektir. İnsan vücut yapısı tamamen stabil (sallantısız) bir duruşa imkan vermemektedir. Ihsan vücudunda, anatomisi nedeniyle atıcılık açısından dezavantaj olan doğal bir salınım mevcuttur, bu salınımın tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmamakla birlikte, kas gerginliği ve heyecan gibi salınımı daha çok arttıran dış sebepler, yapılacak çalışmalar la ortadan kaldırılabilir.

Yukarıda belirtilen anatomik yapı sebebiyle, insan vücudu hiçbir zaman tamamen katı bir denge veya sakin bir duruş içinde olamaz. Her zaman belirli bir titreşim ve sallantı halindedir. Tabiatıyla atıcıyı, bu titreşim ve sallantının minimum olduğu durum ilgilendirir. Anatomik yapı hakkında bilgisi olmayan bir atıcı, vücut yapısına ters hareketler yapmakta, bu olumsuz hareketler sonucu ortaya çıkan aşın titreme, sonucunda da isabetsiz atışlar yapmaktadır.

Atıcının, tüm atış tekniklerini uygularken, bu tekniklerle ilgili azami kontrolü sağlayabilmesinde duruş büyük bir önem arz etmektedir. Bu kontrolü sağlayabilecek bir duruşun temelinde, kasların en az gerginlikte olması yatmaktadır. Burada ifade edilmek istenen şey; kasların tamamen boşalması değildir. Vücudun nişan vaziyetini koruyabilmesi için kasların kullanılması ve gerilmesi gereklidir. Ancak bu hiçbir zaman katılık şeklini almamalıdır.

Adalelerin gerginlikten uzak olması, atış performansı için bir anahtardır. Kaslar gergin iken atış yapıldığında silah, kol gerginliğinin sebep Olduğu titreme yönünde hareket edecektir. Kasların gergin olarak tutulması zamanla yorgunluğa dönüşerek sonraki atışlarda titremenin daha da artmasını ve atışların giderek kötüleşmesini beraberinde getirecektir.

Bu sebeple kaslar; sadece vücudu dengede tutarak, nişan hattını oluşturma ve patlama esnasında silahın kontrolünün devamını sağlayacak gerginlikte olmalıdır. Vücudun temel duruşu İnsan vücudunda tüm organlar simetrik bir yapı arz etmektedir. Bu simetri içerisin de omuz, kalça ve ayak eksenlerinin aynı düzlem üzerinde bulunması gerekmektedir. Aksi taktirde vücut ağırlığı dengesiz biçimde ya ayaklara ya da omurlara binecektir. Bunun sonucu da kısa sürede yorulma ve salınım artacaktır. Belirtilen üç eksenin aynı düzlem içerisinde bulunması, vücudun doğal simetrisini, rahatlığını ve dengesini koruması açısından Önemlidir. Atış sırasında bu simetriyi oluşturan organların durumu ve birbirleriyle uyumu sırasıyla parçadan bütüne doğru anlatılacaktır. Atıcı vücudunu ne geriye ne de öne doğru eğmeli, normal vücut duruşunu bozmamalıdır.

Ayakların Durumu Ayaklar yaklaşık bir omuz genişliği kadar açılmalı, vücut ağırlığı her iki ayağa eşit olarak paylaştırılmalı ve vücudun ağırlık merkezi ayak tabanının orta ilerisinde parmaklara yakın olmalıdır. Ayakların fazla açılması, bacak iç adalelerinin gerilmesi sebebiyle çabuk yorulmaya ve vücut salınımı ile kollardaki titremenin artmasına sebep olur. Ayakların birbirine yakın olması ise vücut ağırlığının dengeli bit şekilde dağıtılmamasını doğurur. Bu da vücudun destek sahasını daraltır. Ayaklar simetrik olarak birbirine paralel tutulmalıdır. Aksi taktirde bacak kaslarında doğal olmayan gerginlikler meydana gelecektir.

Dizlerin Durumu Taktik atış pozisyonlarının haricinde dizler kırılmamalı ve doğal gerginliğinde tutulmadır. Dizler kırıldığı taktirde vücudun üst kısmının ağırlığı nedeniyle çabuk yorulma ve vücuda dengeli bir şekilde hakim olamama ile karşılaşılacaktır. Kalçanın Durumu Kalça ayak ekseniyle aynı düzlem üzerinde, hafif öne doğru çıkarılmalıdır. Bu hareket, gövdenin ağırlığının kalçaya yüklenerek dağıtılmasını sağlayacaktır.

Omuzların Durumu Omuzlar, kalça ve ayak ekseniyle aynı düzlem üzerinde olmak üzere hafifçe geriye yatırılır. Omuzlar ne düşürülmeli ne de yukarı çekilmelidir. Doğal pozisyonunda tutulmalıdır. Omuz asları kasılmamalı, doğal rahatlığı içinde bırakılmalıdır.

Kolların Durumu Tabancayı tutan kolun omuz ile birleştiği nokta, dirsek, bilek ve tetik parmağına kadar devam eden düz bir hat oluşturmalıdır. Kol hiçbir şekilde kırılmamalıdır. Bazen atıcının vücudunun yapısı sebebiyle (kol kırılmasının yanlış tedavisi ile meydana gelen yapı bozukluğu gibi) kolun tam düz durmadığı, atıcının da bunu takıntı haline getirdiği görülmektedir. Burada kastedilen düzlük; vücudun imkan verdiği ölçüde sağlanabilen düzlüktür. Silahı tutan kol hedefe yöneltildiğinde, kol kaslarının hiçbir şekilde kasılmaması gerekmektedir.

Yeni atışa başlayanlar titremeyi, kol kaslarını kasmak suretiyle önleyecekleri zannıyla hataya düşmektedirler. Aslında kolda, vücudun doğal salınımı sebebiyle meydana gelen ve çok normal olan titreme, kol kaslarının kasılması ile daha da artıktadır. Vücudun denge merkezi olan kafanın tam bir hassasiyet içerisinde vücut dengesini koruyabilmesi için tabii vaziyette, yani sağa – sola, öne – arkaya eğik olmadan durması gerekmektedir. Kafanın eğik tutulması, beyinde bulunan merkezi sinir sistemine giden tüm sinirlerin içinden geçtiği boyun adalelerinin kasılmasına ve yorulmasına sebep olur. Meydana gelen bu kasılma, merkezi sinir sisteminden tüm vücuda yayılarak vücut salınımını artırır ve atış için gerekli olan stabiliteyi bozar.

A) TEK ELLE ATIŞ POZİSYONU:

Uygun bir duruş sağlanır. Hedefe tam düz yada tam dik durulmaz. Evvela hedefin tam karşısında durulur. Zira silah kaldırıldığında hedefin tam üzerinde durmalıdır ayaklar bir omuz boyu açılır ve ayak tabanlarının birleştiği çizgi üzerinde hedefe göre yaptığı 130 – 150 derece arasında değişebilir bu durum atıcının kilosu boy ve adale yapısı gibi fiziki özelliklerine göre değişiklik arz edebilir. İstikrarlı bir atışın yapılabilmesi için sadece yukarda bahsedilen uygun duruşu sağlamış olmak yeterli değildir .

Tabii ve devamlı bir şekilde nişan almak ikinci mecburiyettir meşhur atıcılardan KOVACIC’e göre ayak tabanlarını birleştiren hattın hedef hattına göre 130-140 derecelik açı yapması en uygun pozisyondur.

Bu pozisyon her atıcının kemik kas sisteminin adale gücünün ve vücut yapısının farklılığına göre değişebilir.

B) ÇİFT ELLE ATIŞ POZİSYONU:

Hedefin tam karşısında durulur doğru olan duruşun bulunabilmesi, zamandan kazanılabilmesi için elimizde silah olmadan birkaç defa çift el birleştirilerek hedef hizasına kaldırılıp indirilir. Durduğumuz yerin doğruluğu ve duruşun doğru olduğundan emin olduğumuzda sağ elimiz sol elin yardımı ile kabzayı kavrar ardından sol el sağ elin üzerinde silahı sarar .Kabza kavramanın ardından birkaç defa kuru tetik çalışması yapılır amacımız silaha , tetiğe alışmaktır. Kabza kavramada olabilecek hataları atış öncesi görerek kuru tetik vasıtasıyla gidermeye çalışmaktır. Silahımızı hedef istikametinde kaldırırız (Atıcının isteğine göre hedef hizasına kadar kaldırılabileceği gibi, hedefin üze rinde bir hizaya kadar kaldırılıp hedef üzerine yavaş yavaş inilebilir) Buraya kadar tek elle atış pozisyonunda bahsedilen omuzların düşük olması gerektiği kal çanın ilerde olduğu başın dik durduğu konuları aynen geçerlidir.

Silah aşağıda iken arpacık gez içerisine yerleştirilir ve bu yerleştirmeden sonra bilekler dirsekler tamamen kilitlenir istenirse arpacık gez içerisinde muhafaza edilirken izlenerek hedef üzerine çıkılabilir istenirse de bakılmadan hızla hedef üzerine çıkılır ve gözler yukarda iken arpacıkla buluşur. Zamandan kazanmak daha az yorulmak için gözler arpacıkla yukarda buluşurlar sağ kol dirsekten sol kola göre da ha fazla kırık vaziyettedir. Zira sağ el silahı kavrayan el olduğundan sol elin silahı kavrayışına göre daha geridedir bu nedenle bir parça sol kol dirsekten, sağ elin dirsekten kırık oluşuna göre daha fazla kırık vaziyettedir. Kolları tamamen gergin tutmak yada çok fazla kırarak vücuda yaklaştırmak hakimiyetimizi aza! tır, titremeyi ve salınımları ise artırır .unutulmamalıdır ki ne kadar rahat v ne kadar gevşek olunursa o kadar iyidir.

Arpacık izleme ve tetiğin düşürülmesi 7 sn ile 13 sn arasında gerçekleştirilmelidir. Daha az zamanda yapılması arpacık izlenmesini ve tetiğin güçleştirir, daha fazla zamanda yapılması ise yorgunluk göz kırpma nefesin yetmemesi ve tetik asılma hatalarına yol açar. Şu husus hiçbir zaman unutulmamalıdır. Ne kadar rahat, ne kadar gevşek olunursa olunsun, bütün nişan vaziyetlerinde vücut normal konumundan uzak vaziyettedir.

Vücudun bu yeni konuma alışabilmesi ve kasların bu elastikiyete ulaşabilmesi için atış pozisyonlarının bol bol ve atış yapmadan tatbik edilmeleri gerekir.

Baş dik pozisyondadır. Gözümüzün yorulmasına neden olacak olan başı sağa, sola, geriye yada öne doğru yatırma engellenir zira bu şekilde birkaç Sağlıklı atış yapılsa da bu istikrarı devam ettirmek mümkün değildir.

Omuzlar yukarı kaldırılmamalı ve aşağıya doğru çekilmeye de çalışılmamalıdır. Yolda yürürken nasıl ki omuzlarımız doğal bir hal alıyor bu hal atış yapılırken de yakalanmalıdır.

2. KABZA KAVRAMA TEKNİĞİ

Atıcının kabza kavramada yapacağı küçük bir hata, silah hakimiyetinin kaybedilmesine, dolayısıyla namlu istikametinin bozulmasına sebep olacaktır. Yani doğru nişan hattını bulabilmek ve atış süresince koruyabilmek, silaha hakim olabilmeyi gerektirir. Bu da ancak doğru bir kabza kavrama ile mümkündür. Tek Elle Kabza Kavrama Tek elle tabanca atış pozisyonlarında kullanılan tutuş şeklidir.

Atış yapmayan el ile tabancanın namlusu tutulur. Atış yapan elin işaret ve baş parmakları (V) teşkil edecek şekilde ayrılır. Tabancanın kabzası, bu (V)’nin içine boşluk kalmayacak şekilde yerleştirilir. Tabanca, baş parmak dip kısmı ve el ayası ortasına doğru bastırılır. Parmaklar ileriye doğru gerilir. Tetik parmağının altında kalan üç parmak birbirlerine temas ederek kabza ile elin iç yüzü arasında hiç boşluk kalmayacak şekilde yerleştirilir. Başparmak kabzanın diğer yüzüne, baskı yapmayacak şekilde temas eder ve ileri doğru uzatılır.

Tabancanın namlu istikameti; omuz, dirsek ve bilek kemiği ile aynı hat üzerinde olacak şekilde tutulmalıdır. Tabanca bilek kemiği istikametinden sapacak şekilde tutulduğu taktirde, silaha hakimiyet zayıflayacak, atış hattı yanlış teşkil edilecek ve atış sonunda, geri tepmeye bağlı olarak silahın el içindeki konumu değişecektir. Dolayısıyla her atıştan sonra, aynı teknikler uygulanmasına rağmen farklı sonuçlar ortaya çıkacaktır.

Çift Elle Kabza Kavrama Çift elle tabanca atış pozisyonlarında kullanılan tutuş şeklidir. Silah, tek elle kabza kavrama konusunda anlatıldığı gibi, atış yapan elle tutulur. Diğer el atış yapacak ele destek olacak şekilde yerleştirilir. Yardımcı elin, bileğe yakın etli kısmı, atış elinin başparmağı ve tetik parmağı haricindeki parmaklar arasında kalan boşluğa; yardımcı elin parmakları da tabancanın ön yüzündeki parmakların üzerine gelecek şekilde yerleştirilerek doldurur. Bu kabza kavrama tekniğinde de namlu istikametinin bilek kemiği ile aynı doğrultuda olmasına dikkat edilir. Yardımcı elin bütün parmaklan, birbiriyle temas halin de, atış yapan eli sarmaktadır. Literatürde yardımcı elin işaret parmağının tetik korkuluğu veya gövdenin yan ta rafının üstüne konulması gerektiği şeklinde yaklaşımlar mevcuttur. Parmaklar ve kol kaslarının hareketleri incelendiğinde; parmakların birbirlerinden bağımsız olarak yapacakları her hareketin kol kaslarında ekstra bir gerilime ve harekete neden olduğu görülür.

Dolayısıyla atış için gerekli olan en az hareketlilik ilkesine ters düşen bir uygulama yapılmış olur. İşaret parmağının bahsedilen konumda tutulması, ekstra bir enerjiyi gerektirmektedir. Aynı zamanda bağımsız hareket eden parmak, tüm yoğunluğunu gez – arpacık koordinasyonuna vermiş olan beyin tarafından kontrol edilemeyecektir. Kontrol dışı kalan parmak, atış esnasındaki heyecan, stres, patlama korkusu vegeri tepmeye karşı tepki hissi veya hava şartlan gibi sebeplerle kasılarak gayri ihtiyari hareketler yapacak ve namlu İstikametinin atış hattından sapmasına neden olacaktır.

Doğru Kabza Kavrama Kuvvetinin Bulunması: İdeal kabza kavrama sıkılığını tespit edebilmek için ufak bir çalışma yapmak yeterli olacaktır. Uygun şekilde kabza kavrandıktan sonra işaret parmağı tetikten ayrılır ve kabza, elimiz titremeye başlayıncaya kadar sıkılır. Titreme başladıktan sonra kabza üzerindeki basınç yavaş yavaş azaltır. “Titremenin durduğu anda gevşetme dur durulur. Uyguladığımız kuvvet, bizim kas yapımıza ve kuvvetimize göre kabzanın ne kadar kuvvetle sıkılacağını gösterir.” Bu nokta tespit edilerek uygulandığında, elde uygun sıkılıkta kavranmış ve kontrolü mümkün bir kabza var demektir. Bu tutuşla, geri tepme kuvveti en iyi şekilde karşılanmış olacaktır.

Kabza, atış esnasında hiçbir sapma ve kayma olmayacak ve dolayısıyla silahın kont rolü kaybedilmeyecek şekilde ve sıkılıkta kavranmalıdır. Kabza her defasında aynı şekil ve şiddetle kavranmalıdır. Kavrama şiddetindeki her hangi bir farklılık, doğru nişan almayı etkiler. Bilhassa tetik çekilmeye başlandığı andan patlama sesi duyuluncaya kadar geçen zaman diliminde, elin kabzayı sıkma derecesi değişmemelidir. Yaylı pistonlu havalı silahlarda önemle dikkat edilmesi gereken hususların başında namlu kırıkken yanlışlıkla tetiğe basılması durumunda namlunun aniden kapanıp insanları yaralayabileceğidir. Bu yüzden namlu kapatılana kadar bir elle daima tutulması emniyet açısından şarttır. Bir diğer önemli husus ise silahın boş atılmamasıdır.

3. NEFES TEKNİĞİ

Nefes alma, sadece göğüs kafesi içerisinde bulunan ciğerleri ilgilendiren bir hadise olmayıp, insan vücudunun tamamına etki eden ve atış süresince önemini koru yan bedensel bir harekettir. Solunum fonksiyonunun belirli bir periyoda ve tekniğe uygun yapılmaması, vücuda oksijenin düzensiz alınmasını ve dengesiz kullanılmasını beraberinde getirir.

Bu da iyi bir atış yapabilmek için gerekli olan zihinsel ve bedensel dayanıklılığı kısa zamanda bozar, silah kontrolünü ve konsantrasyonu zayıflatır, kötü atışlar yapılmasına sebep olur. Nefes alma; göğüs kafesi içerisinde bulunan ciğerler, göğüs kafesine bağlı olan omuzlar, diyafram vekarın boşluğu ile koordineli olan bir harekettir, insanlar anatomik yapıları gereği, nefesin büyük bir çoğunluğunu göğüs kafesine, bir miktarını da karın boşluğuna alırlar. Oysa yapılan incelemeler göstermiştir ki diyaframa (karın boşluğuna) alınan nefesin göğse oranla daha fazla olmasının insanları daha sakin yapmakta ve nefesi daha uzun kullanma imkanı sağlamaktadır. Bu sebeple diksiyon (güzel konuşma) çalışmalarında olduğu gibi atış çalışmalarında da diyafram nefesi tavsiye edilmektedir. Yine göğüs nefesi, göğüs kafesinin arasında bulunan kalbe yapacağı basınç ile nabız atışının artmasına neden olur. Halbuki diyafram nefesinde kalbin maruz kaldığı basınç daha azdır ve bununla bağlantılı olarak nabız sayısının artışı da büyük miktarda önlenmiş olur.

Atıcılar nefes tekniklerini mükemmelleştirebilmek ve dayanıklılıklarını arttırabilmeleri için, Öncelikle akciğer kapasitelerini (vital kapasite) geliştirmek zorundadırlar, Bunun er kolay yöntemi de genel dayanıklılığın arttırılmasına yönelik uzun düz koşular yapmaktır. Nefes alış verişi, beyindeki bir merkezden yönetilir. Solunum yoluyla alınan oksijenin kullanımı son ucu, kanda karbondioksit birikir. Bunun üzerine, merkezden gelen sinir uyarıları ile kaslar harekete geçirilir ve boşalmış olan ciğerlerde hava alma ihtiyacı doğar. Alınan nefesle vücuda giren hava, vücudun ihtiyacını gider meye yetecek kadar oksijen yüklüdür. Bu oksijen ile. kasların hareketlerinde bir canlanma ve rahatlama gözlenir.

Nefes, Ne Kadar Süre Tutulmalıdır?

Bir atıcının nişan alma ve tetik düşürme esnasında nefesini tutması gerektiği bili nen bir kuraldır. Nefes alma olayını önemli kılan unsur; oksijendir. Vücuda alınan oksijen, kanı temizler ve metabolizmanın sağlıklı çalışmasını sağlar. Nefes verme, ile de kanda kirlenmiş olan oksijen dışarı atılır. Eğer kandaki karbondioksit miktarı, olması gerekenin üzerine çıkarsa, vücut norma fonksiyonlarını yerine getirmekte zorlanır. Yüz kızarır, vücut titremeye başlar, göz de kararma olur, sıkıntı duyulur, zihinsel faaliyetlerde aksamalar olur ve dikkat tamamen dağı lir. Aldığınız nefesi, vermeden 30 saniye kadar tutarsanız, vücuda giren oksijen miktarı azalırken karbondioksit miktarı artacağından, yukarıda sayılanları hissedebilirsiniz.

4. NİŞAN TEKNİĞİ

NİŞAN NEDİR?

Nişan atıcının hedef ini vurmak için, göz-gez-arpacık ve hedef noktası arasında oluşturduğu hayali bir doğrudur. Bu hayali doğru nasıl oluşturulur? Nişan alma; kare ve dikdörtgen gezlerde, arpacığın üst kenarının, gezin üst kenarı ile aynı seviyede tutulması ve arpacığın, gez içerisine her iki tarafında da eşit mesafe kalacak şekilde yerleştirilmesidir. Bu işlem, U ve V gezler için de kolayca uygulanabilir. Yuvarlak gezlerde ise arpacık, gez yuvarlağının tam ortasında bulunmalıdır.

Eğer arpacığın muhafazası varsa (MP-5’te olduğu gibi) veya yuvarlak arpacık kullanılıyorsa, gez dairesi ile arpacık dairesi birbirinin içine oturtulmalıdır. İki daire arasında kontrol edilebilir bir ışık huzmesi bırakılmalıdır. Nişan Alma Sırasında En Önemli Nişan Elemanı Hangisidir? En önemli Eleman ARPACIKTIR. Çünkü arpacığın ihmali halinde doğuracağı hatalar, geze oranla daha büyüktür. Çünkü silah kavrandığında gez, arpacığa göre daha kontrol edilebilir bir yerde bulunmaktadır.

AÇISAL HATA Atış sırasında nişan elemanları arasında ki koordinasyonda yapılan en önemli hatadır. Arpacığın gez İçerisindeki konumunun, sağa-sola veya yukarıya-aşağıya doğ nı bozulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu hatanın ana sebebi; arpacığı gez içerisine gerektiği şekilde yerleştirmemektir. Bu hata, vuruşların hedef bölgeden oldukça uzak bir noktada toplanmasına sebep olur.

Atıcı bu hatayı nişan almaya başladığı ilk anda arpacığı yanlış yerleştirmeyle yapabileceği gibi, atış esnasında arpacığa değil de hedefe bakmak suretiyle arpacığın gez içerisinde ki mili metrik kaymalarını fark edememe nedeniyle de yapabilir. Bunun yanında yanlış tetik düşürme, yanlış kabza kavrama gibi faktörler de açısal hataya sebep olabilir.

Açısal hata sonucu nişan noktasında ve dolayısıyla vuruş noktasında meydana gelecek sapma, silahın namlu uzunluğu ve hedefin uzaklığı ile doğru orantılıdır. Mey dana gelecek sapma, Paralel Üçgenler Teorisi ile yapılacak bir matematiksel hesap lamayla bulunur. Örneğin, gez arpacık hizalamasında yapılan 1 mm. ‘lik hata, 25 m. ‘deki hedefe ulaşıncaya kadar 25 cm. lik sapmaya neden olmaktadır. Namlu doğrultusunda yapılan 1 mm.‘lik hatanın hedefte bu kadar büyük bir sapma meydana getirmesi; ‘arpacığın net, hedefin flu (silik) görünmesinin ve gez ile arpacığın usulüne uygun olarak hizalanmasının, atış esnasında ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir kural olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

DERS PROGRAMI

  • Pazartesi

    8:00 – 20:00 arası

  • Salı

    8:00 – 20:00 arası

  • Çarşamba

    8:00 – 20:00 arası

  • Perşembe

    8:00 – 20:00 arası

  • Cuma

    8:00 – 20:00 arası

  • Cumartesi

    8:00 – 20:00 arası